Dijital Hayatta Mahremiyet

Bir kitap okudum ve hayatım değişti diyemem ama bir kitap okudum ve bazı fikirlerim değişti. Whatsapp’ın gizlilik sözleşmesi hakkında tartışmalar almış başını giderken ve bizler de Telegram, Signal, Bip gibi uygulamalara göç ederken karşıma bir kitap çıktı. Eirik Lorke isimli yazarın Mahremiyet Dijital Toplumda Özel Hayat kitabı özellikle ikinci bölümü olan Özel Hayat ve Mahremiyet Neden Önemlidir? kısmıyla ilgimi çekmeyi başardı. Daha önce üzerinde çok fazla düşünmediğim hatta “kim ne yapsın benim mesajlarımı, cumhurbaşkanı veya insan kaçakçısı olmak gibi bir niyetim olmadığı için beni ilgilendirmez” dediğim bir konuya dikkatimi çekti.

Whatsapp kısa süre önce yeni gizlilik sözleşmesini duyurdu ve bu sözleşmeyi kabul etmeyen kullanıcılarının erişimine izin verilmeyeceğini söyledi. Bu sözleşme o kadar çok tepki gördü ki uygulama bu süreci ertelediğini duyurdu. Erteledi ama iptal etmedi, sorun çözülmedi. Peki neydi bu kadar tepki çekmesine neden olan şey? 

“Dünya genelinde çok sayıda kullanıcısı olan WhatsApp’ın, gizlilik sözleşmesi üzerinde yaptığı değişiklik, son zamanlarda en çok tartışılan konular arasında. WhatsApp’ın 8 Şubat 2021 itibarıyla yürürlüğe gireceğini duyurduğu  sözleşmenin maddeleri, kullanıcılar ile paylaşıldı. Facebook’un sahibi olduğu WhatsApp, Türkiye’deki kullanıcılarına güncellenen koşullarını ve gizlilik ilkesini 8 Şubat’a kadar onaylamayanların uygulamayı kullanamayacağını bildiren sözleşme gönderdi. AB ülkelerindeki kullanıcıları etkilemeyen Whatsapp güncelleme bildirisinde, “Hesabınızı silmeyi tercih ediyor ve daha fazla bilgi almak istiyorsanız Yardım Merkezi’ni de ziyaret edebilirsiniz.” ifadelerine yer verildi.”[1] 

Bu ve bunun gibi haberleri son zamanlarda bolca okuduk. Kısacası artık whatsapp hesap bilgileri, mesajlar, bağlantılar, durum bilgisi, işlem ve ödeme verileri, kullanım ve kayıt bilgileri, cihaz ve bağlantı bilgileri hatta konumumuzu Facebook ile yasal bir şekilde paylaşabilecek. Facebook dijital mahremiyet söz konusu olduğunda dünyanın en güvenilir olmayan şirketlerinin başında geliyor. Gerek kullanıcıların bilgilerini paylaşmaları gerek seçimlere müdahale ettiği gerekçesiyle kötü bir üne sahip. Whatsapp’ın yeni gizlilik sözleşmesinde en çok tepki çeken şeylerden biri de bu sözleşmenin sadece Avrupa Birliği vatandaşı olmayanlar geçerli olması oldu. Milliyet’teki yazısında Verda Özer bu durumunun nedenini şöyle açıklıyor:

“Bugün tartıştığımız duruma Avrupa Birliği (AB) 2016’da büyük tepki göstermiş, hatta bu yüzden Facebook’a tam 110 milyon euro ceza kesmişti. Sebebi de şuydu: Facebook WhatsApp’ı satın aldığında, AB düzenleyici kurumuna iki şirket arasında paylaşmayacağı ve kullanıcı hesaplarını birleştirmeyeceği yönünde söz vermişti. Ama buna rağmen telefon numaraları, profil isimleri gibi çeşitli kullanıcı verilerini Facebook’la paylaşmaya başladı. İşte Facebook tam 4 yıl önce Avrupa’dan bu cezayı yediği için, şimdi yeni sözleşmeyi AB’de uygulamayacağı sözünü veriyor.”

Dijital mahremiyet kavramının ciddiyetini ve boyutlarını fark edebilmemiz için konu hakkında bilgi sahibi olmamız gerekiyor. Esasen işin iç yüzünü tam anlamıyla bilmediğimiz ve karşımıza çıkan sözleşmeleri okumadan onayladığımız için istenmeyen durumlarla karşılaşmak ihtimal dahilinde. Whatsapp belki bir süreliğine geri adım attı ancak mahremiyet hayatın her alanında olduğu gibi dijital dünyada da önem vermemiz gereken bir husus. Şimdiden en az 35 milyon kişinin Whatsapp  kullanmayı bırakması ve İrlanda’nın Veri Koruma Kanunu kapsamında Avrupa Birliği üyesi ülkelerle WhatsApp’ın kişisel veri kurallarını tartışması ve çok ciddi boyutlarda para cezası ve yaptırımlar uygulanmasının öngörülmesi sevindirici gelişmeler[2].

Mahremiyet kelimesi “kişinin kendisine ilişkin bir alanın olması, kendi başına kalabilmesi, yalnız kendisinin bildiği ve sadece kendi istediği kişilerle paylaştığı özel bilgi ya da niteliklerine ilişkin doğal, insani bir hak”[3] tanımlanmaktadır. Bir başka görüşe göre ise “Mahrem ve mahremiyet kavramlarıyla benzeşen ve yine aynı kökten türemiş olan hürmet ve muhterem kelimelerinin saygı ve saygınlık anlamları göz önünde bulundurulduğunda, mahremiyeti insanın saygınlığı ve insanın özel hayatına saygı şeklinde anlamak ve anlamlandırmak” gerekmektedir.[4]

Bu konu hakkında yazılmış bir başka kitap da Harun Özdemir’in “Dijital Mahremiyet Özel Hayatınız Ne Kadar Gizli?” isimli eseri. Lokke, dijital mahremiyet sorununu kısmen de olsa çözmüş bir Avrupa ülkesi olan Norveç’te yaşıyor ve eserinde sık sık kendi ülkesindeki durumlara atıf yapıyor. Lokke yer yer fazla teknik bilgiye yer verirken; Özdemir ise işin daha somut kısmını ele almış. Lokke’nin aksine konuyu açık ve liberal toplum düzeninden ziyade aile, çocuk, internette hiçbir şeyin silinmediği paranoyası ekseninde ele alması önemli bir ayrım.

Lokke dijital mahremiyetin “kişinin, kişisel bilgilerini denetleyebilmesi ve bu bilgilerin akıbetine mümkün olduğunca kendisinin karar vermesi, ayrıca başkalarının kendisi hakkında hangi bilgilere sahip olduğunu bilme hakkı” olduğunu söylemektedir. Her şeyden öte sıradan bir internet kullanıcısı olarak beni rahatsız edenlerin başında bilgilerimin tamamen ticari ve siyasi kaygılarla pazarlanması gelmektedir. Kabul ettiğimiz sözleşmelerin içeriği hakkında bilgi sahibi olabilmek için teknoloji hukuku uzmanı ya da bir teknoloji dehası olmamıza gerek olmadığını düşünüyorum. Bundan dolayı daha açık, net ve objektif bilgilendirmeler bekliyoruz. 


[1] https://www.ntv.com.tr/teknoloji/whatsapp-gizlilik-sozlesmesi-nedir-whatsapp-gizlilik-sozlesmesi-hangi-maddeleri-iceriyor,nTF6eUVSxEaiSuZqaI7ZwQ

[2] https://www.yenisafak.com/teknoloji/whatsapp-yeni-sozlesmesi-nedeniyle-35-milyon-kullanicisini-kaybetti-3596013

[3] S. Gözde Dedeoğlu, “Özgürlük, Mahremiyet, Demokrasinin Değeri ve Bilişim Toplumunda Maruz Kaldığı Tehditler”. Journal of Yasar University 9/34 (2014): 5891.

[4] Mehmet Yüksel, “Mahremiyet Hakkına ve Bireysel Özgürlüklere Felsefi Yaklaşımlar”. Ankara Üniversitesi SBF Dergisi 64/1 (2009): 278.